― 16 ноября 2008 г.
Cengiz Aytmatov (TÜRKSOY Dergisi)
Manas Destanı’ndan Düşen Yaprak, Tanrı Dağlarından Kopan Çığ
Cengiz Aytmatov, 1928 yılında Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e bağlı Talas Vadisi’nde yer alan Şeker köyünde doğar. Babası Törekul Aytmatov, annesi Nagima Hamzayevna’dır. Babası memurdur ve 1937’de Stalin’in yaptığı katliamın kurbanları arasındadır. Annesi çeşitli memuriyetlerde bulunur. Dört çocuğunu bir başına büyütmek zorunda kalır. Cengiz Aytmatov ilkokula kendi köyünde gider. Babaannesi Ayıkma, çevresinde saygı gören bir bilgedir. Torunu Aytmatov’u büyütürken onu Kırgızların sözlü edebiyatından gelen ve kaynağını Manas’tan alan ninniler, masallar, öyküler ve efsanelerle besler.
2. Dünya Savaşı’nın yokluk ve yoksulluk yıllarını Aytmatov, babasız geçirir. Çocuk yaşında çalışmaya başlar. On dört yaşında kendi köyünde Köy Sovyet’i Kolhozu sekreterliğine getirilir, vergi memuru olarak çalışır. 1946 yılında Kazakistan’ın Jambıl Kent’inde Veteriner Teknik Okuluna gider.
1952 yılında Kırgız Türkçesi ile yazdığı bir öyküsü Rusçaya çevrilir; Pravda gazetesinde yayınlanır. İlk ortaya çıkan bu büyük yeteneğinin ardından 1956’da Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsüne geçer ve Moskova’da öğrenimine devam eder. Bu yıllarda yazdığı "Cemile” adlı öyküsü 1958 yılında Sovyetlerin en önemli edebiyat dergisi "Novy Mir” de yayımlanır. Bundan sonra ünlenmeye başlar. Bu eseri büyük ilgi görür. Fransa’nın ünlü şairi ve eleştirmeni Aragon, Cemile’yi "dünyanın en güzel aşk öyküsü” diye değerlendirir.
1963 yılında Sovyetler Birliği’nin en görkemli sanatkârlık ödülü sayılan Lenin Edebiyat Ödülü’nü "Bozkırlar ve Dağlardan Masallar” adlı öykü kitabı ile alır. 1968 yılında büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü kazanır. Aynı yıl Kırgızların "Millî Yazarı” seçilir. Bu aşamalardan sonra Aytmatov’un edebî gidişi öykücülükten roman yazarlığına doğru kayar. İlk romanı olan "Toprak Ana” yayınlanır. 1970 yılında yazdığı "Beyaz Gemi”, edebiyat dünyasına bir bomba gibi düşer.
1975’de Kazak yazar Kaltay Muhammedjanov ile birlikte "Fuji-Yama” adlı tiyatro eserini yazar. 1976’da "Sultanmurat”, 1980 yılında "Gün Uzar Yüzyıl Olur” romanıyla zirveye çıkar. 1986’da yayınlanan "Dişi Kurdun Rüyaları” romanıyla yerelden evrenselliğe adımını atar. Daha sonra "Beyaz Yağmur”, "Yıldırım Sesli Manasçı” ve "Cengiz Han’a Küsen Bulut” romanlarını okuyucuyla buluşturur.
Yeri gelmişken burada bir ayrıntıyı da vermek isterim: TÜRKSOY’da tanımış olmaktan büyük bir onur ve mutluluk duyduğum, rahmetle andığım, ayrıca anısı önünde saygıyla eğildiğim ünlü Kırgız sinema yönetmeni Tölömüş Okeyev tarafından büyük bir ustalıkla, Aytmatov’un Kızıl elma adlı eseri sinemaya uyarlanır.
Cengiz Aytmatov’un ünü ve sanatı, ülkesinin sınırlarını aşar, kitapları basım rekorları kırar, dünyanın pek çok diline çevrilir, beğeni ve heyecanla okunur. Bütün bu eserleri Kırgızistan coğrafyasının derin kültür damarlarından beslenir. Binlerce yıllık tarihî geçmişi olan gelenek ve görenekleri kapsar. Kaynağını "Manas Destanı”nın ırmaklarından, çaylarından, derelerinden, vadilerinden, göllerinden, bozkırlarından, ceviz ağaçlarından ve Kırgız çadırlarından alır.
İlk anlarda aşkın, hüznün, lirik destanın yazarı gibi görünür. Şiir cümleleriyle yazsa da içinde ince bir sembolizm sezilir. Eserlerinde, bazen yoğun bir sosyal gönderme, bazen soyutlama, insanı ezen sosyal baskılara karşı çıkış, insanın tarafını tutuş görünür. Aşk ile lirizm Aytmatov’da kültürel kimlik bilinçlenişine ulaşmak için bir araç olarak kullanılır. Kendisini yetiştiren bu fiziki coğrafyayı, büyük sosyal ve siyasal dalgalanmaları, bu toprakların geçirdiği korkunç ve acı olayları, yapılan kültürel erozyonu çok iyi bilir ve bunları eserlerine yansıtır. Kırgız halkını uyandırmaya uğraşır ve onların mankurtlaşmasını önlemeye çalışır. Ünlü Fransız yazarı Andre Gide "Sanat baskıdan doğar.” sözü ile de bu gerçeği vurgular.
Cengiz Aytmatov, eserlerinde düz cümlelerle değil, sosyal ve çarpıcı çağrışımları olan söz öbekleriyle konuşur. İnsanın ve yaşadığı yörenin fotoğrafını çeker. Güçlü, akıcı, özgün anlatımıyla doğaya ve hayvanlara Beydeba, Ezop, Anderson gibi karakterler yükler ve onları kişileştirir. Bu yönüyle de edebiyat dünyasında öne çıkar. Genç Kırgız edebiyatını dünya klasik edebiyatı düzeyine ulaştırır. Sıra dışı, özgün ve ayrıcalıklı olur. İnsanlar için daha erdemli bir dünya diler. Bütün bu düşünceleriyle de Cengiz Aytmatov, yüzyılımızın güçlü yazarlarından birisi olarak yerini alır. Son konuşmasında Türk dünyasının canlanarak ortak kültürüne sahip çıktığını söyler.
Cengiz Aytmatov 1978 yılında Yüksek Sovyet Prezidiumu tarafından "Sosyalist İşçi Kahramanı” olarak ödüllendirilir. Gorbaçov döneminde Sovyet Parlamentosu Kültür ve Ulusal Diller Komitesi Başkanlığı ve Sovyet Yazarlar Birliği Sekreterliği görevlerinde bulunur. On beş yıl Avrupa’da SSCB ve Kırgızistan Büyükelçiliği görevini yapar. AB, NATO, UNESCO ve Beneluks ülkelerinde Kırgızistan’ı temsil eder.
Fakat geçtiğimiz günlerde Kırgız ülkesinin ve halkının yüreğine bir büyük ateş düşer. Bu ateş yalnız Kırgız halkını değil bütün Türk dünyasını yakar, kavurur…
12 Haziran 2008 günü naaşı Nurnberg’den Kırgızistan’a getirilir. Bişkek’te bulunan evi, Kırgız geleneklerine göre başsağlığı dileyenlerle dolar, taşar. Naaşı Bişkek Millî Konser Salonu’nda katafalka konur. İlk ziyaret eden Kırgız Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev olur. Ailesine ve Kırgız halkına başsağlığı diler. Dünyanın pek çok yerinden gelen bakanlar, yazarlar, temsilciler Bişkek Millî Konser Salonu’na dolar. Türkiye Cumhuriyeti’ni Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri temsil eder. Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Rusya Federasyonu, Tacikistan, Pakistan bakan düzeyinde Kırgız halkının acısını paylaşmak ve onurlandırmak için Bişkek’e uçar.Sıcak havaya karşın ellerinde çiçeklerle Aytmatov’un arkasından insan seli akar…
Aytmatov’un cenaze töreninde Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev şunları söyler:
"Sevgili Cengiz ağabeyimizi kaybettik. Yalnız Kırgız halkı değil tüm dünya üzüntü ve acı içinde. Onu son yolculuğuna uğurluyoruz.”
Törenden sonra Cengiz Aytmatov’un naaşı top arabasına konur, Ala-Too Meydanı’na getirilir. Bişkek’e yirmi kilometre uzaklıkta bulunan ve babası Törekul Aytmatov’un yattığı Ata-Beyt Mezarlığı’nda "Toprak Ana”nın koynuna, yıldızların altına verilir.
Cengiz Aytmatov, yarattığı büyük eserleriyle, insanlığa ve barışa yaptığı hizmetleriyle ölümsüzleşir… Edebiyat tarihine bir not düşülür: "Dünyanın büyük yazarlarından biri” diye...
Manas Destanı’ndan bir yaprak düşer, Tanrı Dağlarından bir çığ kopar.
Bir daha geri gelmemek üzere…