― 26 июня 2008 г.
Kültür Kenti Kazan
Uçağınız Kazan Havaalanı’na inmek için alçalmaya başladığında hava açıksa, çevresi nehirler ve göllerle çevrili Kazan şehrini izleme olanağını bulursunuz. Uçak alçaldıkça görüntüler daha da netleşir ve Kazan’ın güzelliğini daha yakından görmeye başlarsınız. Havaalanından şehre giderken yolun iki tarafında bahçe içindeki tek katlı evleri görürsünüz. Şehre girerken dört beş katlı bakımsız binalarla karşılaşınca biraz karamsarlığa düşebilir, ama merkeze girdikçe değişik mimari yapıları görür ve şehre yeniden ısınmaya başlarsınız. İsterseniz Kazan’ı gezmeden önce tarihiyle ilgili bilgilere bir göz atalım.
Kaynaklar şehrin kuruluşuyla ilgili değişik tarihler veriyorlar
Bazı kaynaklara göre Kazan, VII. Yüzyılda Bulgar Türkleri tarafından Volga (İdil) ile Kazanka ırmaklarının birleştiği yerde oluşan Kaybişev Göleti’nin doğu kıyısında, Bulgarya adıyla bir ticaret merkezi olarak kurulmuş. 2005 yılında UNESCO’nun katkılarıyla Kazan şehrinin kuruluşunun 1000. yılı büyük törenlerle kutlanmış. Bu duruma göre Kazan 1005 yıllarında kurulmuş. Belki de kuruluşuyla ilgili değişik tarihlerin verilmesi Kazan’ın birkaç kez yakılıp yıkılması ve yeniden kurulmasından kaynaklanmaktadır. Moğollar, Altınordu Hanı Polat Timur, Timur ve Ruslar tarafından yakılıp yıkılan şehir, her yıkımdan sonra yeniden yapılmış. 1437 yılında Uluğ Mehmet Han tarafından Kazan adıyla yeniden inşa edilmiş ve Kazan Hanlığının başkenti olmuş. Tatarlar ve Ruslar arasında çeşitli tarihlerde yapılan savaşlarda zarar gören, yangınlar geçiren şehir yine de gün geçtikçe gelişmiş, büyümüştür. 1920’den bu yana da Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin başkentidir. Önceleri genellikle tek katlı evlerden oluşan Kazan’ da mimari özellikleri olan tarihî yapılar da bulunmaktadır. Bu yapılar arasında 1552 yılında Rus Çarı İvan IV (Korkunç İvan) tarafından Kazan’a hâkim bir tepe üzerinde yaptırılan ve Kremlin adı verilen tarihî yapılar önemli yer tutar. Çevresi surlarla çevrili olan Kremlin’in içinde idare merkezleri, eğitim merkezleri, saraylar, katedral ve cami bulunmaktadır. Daha sonraki yıllarda mimari yapısına uygun ek binalar yapılmış. Son olarak 2004 yılında Kul Şerif Camisi yapılmış. Kazan’a gelen herkes burayı mutlaka görür. Eğer Kremlin’i gezmemişse Kazan’ı da görmüş sayılmaz. Kremlin’i gezen, o güzel mimari eserleri görmenin yanı sıra tepeden bütün Kazan’ı seyretme şansını da yakalamış olur. Kremlin’de bulunan yapılar içinde en önemlisi 77 metre yüksekliğinde, yedi katlı bir kule biçiminde olan Süyümbike minaresidir. Minarenin ilk üç katı dört, diğer katları sekiz köşelidir. Safa Giray’ın karısı, 1548 yılında çocuk yaşta Kazan Hanlığının başına geçen Ötemiş’in annesi olan Süyümbike tarafından yaptırılan minarenin yapımıyla ilgili değişik hikâyeler anlatılmaktadır. Bunlardan en çok bilineni şöyle: Rus Çarı IV. İvan, Süyümbike’yle evlenmek ister. Süyümbike’nin kabul etmesi için Kremlin’i yaptırır. İvan’ın teklifini kabul etmek zorunda kalan Süyümbike, manastırın yanına bir minare yaptırmak istediğini, minareyi yaptırdıktan sonra kendisiyle evleneceğini söyler İvan’a. Minare kısa sürede yapılıp tamamlanınca Süyümbike minareye çıkar ve kendini aşağıya atarak intihar eder. Kremlin bugün de Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin yönetim merkezi durumundadır. Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bakanlıklardan birçoğu buradaki binalarda hizmet vermektedir. Son yıllarda bazı bakanlıklar şehrin merkezine yapılan yeni binalara taşınmaktadır. Kazan şehri büyüyerek İdil Nehri’nin karşı yakasına da geçmiştir. Burada modern binalar, büyük alışveriş merkezleri, sinema ve tiyatro salonları, marketler bulunan yeni bir kent oluşmuş. Mega Market adı verilen ve Türkler tarafından yapılan büyük alışveriş merkezinde gıda, konfeksiyon, parfümeri, kozmatik mağazaları, sinema ve tiyatro salonları bulunmakta. Şehrin her tarafına kaldırılan servislerle merkeze müşteri taşınıyor. Eski Kazan’la yeni Kazan arasındaki mimaride ve yapılaşmada çok büyük farklılıklar var. İki şehir İdil Nehri’nin üzerine kurulan üç büyük köprüyle birbirine bağlanmış. Ulaşım bu köprülerle sağlanıyor. Köprülerden birinin adı Milenyum Köprüsü. Bana Kazan’ı gezdiren Ekiyet Kukla Tiyatrosu Rejisörü Ludmila Deşenko’nun verdiği bilgiye göre Kazan, yedi bölgeden oluşuyor. Sovyetski, Novosavinovski, Privoljski, Kirovski, Vahitovski, Aviastroitelnııy, Moskovski adı verilen bu bölgelerden Novosavinovski, yukarıda sözünü ettiğimiz yeni kurulan şehir. Vahitovski bölgesi genellikle tiyatroların ve diğer kültür sanat merkezlerinin ağırlıkta olduğu bölge. Fabrikalar daha çok Kirovski ve Aviastroitelnııy bölgelerinde kurulmuş. Volga (İdil) Nehri Kazan’ın çevresini dolanarak gidiyor. Akışının düzenli olması dolayısıyla gemilerle Rusya’nın içlerine, Karadeniz ve Hazar Denizi’ne kadar ulaşım yapılabiliyor. İdil’in Kazan’ın yakınındaki genişliği dört kilometreyi buluyor. Yolcu ve yük gemilerinin yanaştığı büyük bir liman var. Limandan İdil’e baktığınızda bir deniz sahilinde zannediyorsunuz kendinizi. İdil üzerinde bulunan bir adada Siviyajsk Kalesi var. Anlatılan hikâyeye göre kale, Kazan’a otuz kilometre uzaktaki Sviyajsk şehrindeymiş. IV. İvan kaleyi oradan bir gecede söktürüp adaya yaptırmış. Sabah Süyümbike Manastırı’ndan kale görününce halk, korku ve hayret içinde kalmış. Kale 1990 yılına kadar akıl hastalarının tedavi edildiği bir merkez olarak kullanılmış; daha sonra müze olarak kullanılmaya başlanmış.
Kazan’da eski yapılar hızla restore ediliyor
Şehir tarihî dokusu korunarak yeniden yapılandırılmaya çalışılıyor; ama geçmişte yapılan yanlışlıklar da bazı güzelliklerin yok olmasına neden olmuş. Kamal Tiyatrosu’nun bulunduğu yerden başlayıp birbirine bağlantılı uzanan Kaban Gölü, yine bir kanalla Kazan Nehri’ne ulaşırmış. Büyük Kaban, Orta Kaban ve Küçük Kaban olarak adlandırılan bu göllerde küçük teknelerle gezinti yapılır; kanal yoluyla Kazan Nehri’ne geçilirmiş. Bir hikâyeye göre Kazan hanlarından biri hazinesini bu göllerden birine atmış. Hazine çok aranmış ama bir türlü bulunamamış. Tataristan’ın büyük yazarlarından ve düşünürlerinden Tukay’ın "Su İnesi” adlı eserine bu hikâye esin kaynağı olmuş. Yanlış uygulamalar ne yazık ki bu göllerdeki su kaynaklarının kapanmasına ve suların azalmasına neden olmuş. Kazan Nehri’yle göller arasında bulunan kanaldaki su, kuruma noktasına gelmiş. Söylendiğine göre 1970 yılından bu yana göllerde ve kanalda teknelerle, sallarla gezintiler yapılamıyor. Tatarların eski yerleşim mahallelerindeki mimari ve tarihî değeri olan binalar henüz restore edilmemiş. Bunların içinde Kafkaslarda bağımsızlık mücadelelerinin simgesi olan Şeyh Şamil’in kısa bir süre kaldığı ve sonradan kızına hediye ettiği ev de var. Eski hâliyle duran ev, Tukay’ın kullandığı eşyaların sergilendiği müze olarak kullanılıyor. Bu mahalleden biraz ileri gittiğimizde Ekiyet Kukla Tiyatrosu’nun ve 2004 yılında yapılan eğlence merkezinin olduğu Profesör Lukovski Caddesi’ne varıyoruz. Her yaştan insanın gezip eğlenebileceği bir ortamın bulunduğu eğlence merkezi, aslında bir açık hava müzesi gibi. Evler Tatar mimarisine uygun olarak ahşaptan yapılmış. Köy evleri görünümünde ve köy havası verilerek yapılan evlerin iç dizaynlarında Tatar el sanatları kullanılmış. Evler arasındaki boşluklara ve bahçelere etnografik eşyalar serpiştirilmiş. Burayı gezerken insan gerçekten bir Tatar köyünde geziyormuş havasını yakalayabiliyor. 1993 yılında gittiğimizde Tataristan Oteli Kazan’daki en iyi oteldi. Daha sonraki yıllarda yabancı yatırımcılar tarafından yeni ve lüks oteller yapıldı; restorasyonu yapılan binalarda rahat ve temiz pansiyonlar açıldı. Tataristan Oteli’nin tam karşısında Nikolay Bauman Caddesi var. Eski ve tarihî binalardan oluşan cadde, araç trafiğine kapalı. Her yaştan insanın uğrak yeri olan sokakta lokantalar, kafeler, birahaneler ve mağazalar var. Özellikle yabancıların buluştuğu sokakta Tatar yemeklerinin sunulduğu lokantaların yanı sıra Türk Lokantası ve Mc Donald’s gibi değişik yerler de var. Kazan Mezarlığı da dışardan bakıldığında, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla oluşan diğer ülkelerdeki mezarlıklar gibi çeşitli ağaçlardan oluşan bir orman görünümünde. İçeri girince ağaçların altında, üzerinde rengârenk çiçeklerin olduğu mezarları görüyorsunuz. Tanınmış sanatçı, yazar, siyasetçi, asker mezarları sanki bir sanat abidesi. Değişik taşlar ve mermerler işlenerek yapılan bu mezarlar size bir sanat galerisinde geziyormuşsunuz hissini veriyor. Az da olsa, içinde yatanın isminin baş ucuna dikilen küçük bir tahta veya taşa yazılı olduğu mezarları görünce birden mezarlıkta olduğunuzu anımsıyorsunuz.
Bilim merkezi "Kazan"
Kazan, geçmişte olduğu gibi bugün de üniversiteleri, kütüphaneleri, tiyatro ve operaları, konser salonlarıyla bir kültür merkezi özelliğini taşımaktadır. Kaşgar, Saba, Ücüm, Satış, Merger, Kul Şerif gibi tanınmış medreselerde pek çok âlim yetiştiren Kazan’da 1800’lü yıllardan itibaren modern eğitim veren kurumlar açılmaya başlanmıştır. 1804 yılında Kazan Devlet Üniversitesi kurulmuş. Üniversitenin rektörlüğünü 1827-1846 yılları arasında ünlü matematikçi N.İ. Lobaçevski yapmıştır. Ünlü Rus yazarı Tolstoy, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetiler Birliği kurucusu V. İ. Lenin gibi ünlüler bu üniversitede öğrenim görmüşler. 1814 yılında bir üniversite ve iki milyon eseri bulunan üniversite kütüphanesine sahip olan Kazan, 1935-1936 yıllarında on iki yüksekokul, on yedi teknik okul, on bir işçi fakültesi, on iki fabrika mektebi, yirmi üç lise, yirmi beş ortaokul, otuz yedi ilkokul,yüz on yedi büyükler için okul, sekiz büyükler için orta okul, on tiyatro, altmış üç kütüphane, altı araştırma enstitüsü, bir yüksek ziraat okulu ve bir etnografya müzesine sahip olan bir kültür kentine dönüşmüştür. Günümüzde bu sayıların daha da arttığını görüyoruz. On üç devlet üniversitesi, iki özel üniversite, onlarca meslek okulu, on üç drama tiyatrosu, kukla tiyatrosu, opera ve bale, liseler, kütüphaneler, kültür merkezleri, etnografya ve arkeoloji müzeleri, eğitim ve sanat kurumları bulunmakta. Kazan halkının çoğunluğu üniversite eğitimi almış. Şehirde kültür ve sanata karşı büyük bir ilgi var. Musa Celil Opera ve Balesi’nde sergilenen "Fındıkkıran” balesini izlemeye gittiğimde salondaki seyircinin üçte bire yakın bölümünün çocuklardan oluştuğunu görünce biraz şaşırdım; ama çocukların bale gösterisini sessizce ve dikkatle izlemeleri şaşkınlığımı hayranlığa dönüştürdü. Tiyatro, bale gösterileri, konserler ve diğer sanatsal etkinlikler büyük ilgi görüyor. Gazete, dergi, kitap okuma alışkanlığı oldukça yaygın. İnsanlar birbirleriyle çok rahat diyalog kurabiliyor. Siz de Kazanlılarla çabucak diyalog kurabilir, dost olabilirsiniz.
İsenmisiz?
Tatarlar tanısın tanımasın, sokakta karşılaştıklarında birbirlerini "isenmisiz” diye selamlar. Bu hem selamlama hem de birbirlerinin durumunu sorma anlamına geliyor. Yazar Batullah Muhlisoğlu’nun anlattığına göre usların çok baskı yaptığı dönemlerde Tatarların birbirleriyle görüşmeleri zor oluyormuş ve birbirlerinin sağlık haberlerini ancak sokakta birbirlerini görünce, durup konuşmadan "isenmisiz” deyip geçerek öğreniyorlarmış. İkisi de aynı kelimeyi kullanınca kötü bir durum olmadığı düşünülüyormuş. Yazılı anlatıma erken geçen Tatarlarda sözlü gelenek bütün canlılığıyla yaşatılmış. İzlenimlerime ve edindiğim bilgilere göre değişik dönemlerdeki baskılar dolayısıyla yazamadıkları olayları sözle anlatarak yaşatmaya çalışmışlar. Bunda kanımca Tatarların geçmişten gelen yaratıcılıkları ve sözlü anlatım zenginliklerinin etkisi var. Tarihî bir kişilik olan Edigey Mirza’nın bir destan kahramanına dönüştürülerek Edigey Destanı’nın yaratılması ve 1442’den bu yana dilden dile anlatılarak gelmesi bunun en güzel örneği. Tatar edebiyatçıları, ressamları, müzisyenleri genellikle Tatar folklorundan esinlenmişler. Edebiyatçılar halk hikâyeleri, destanlar ve masallardan esinlenerek çağdaş hikâye ve romanlar; ressamlar halk yaşamından, müzisyenler halk müziğinden esinlenerek çağdaş ürünler yaratmışlar. Sovyetler Birliği döneminde sanata ve sanatçıya verilen önem, bu sanatların gelişimine daha çok katkı sağlamıştır. Tatar Türkçesiyle ilk yayının yapıldığı Kazan’da kitap, dergi ve gazete okuma oranı çok yüksek. Son gittiğim 2006 yılında bu oranın biraz düştüğünü gördüm. İnsanlar kültürel ve sanatsal olaylara karşı ilgililer. Bu tür etkinliklerin olduğu kültür merkezi, opera, bale, konser ve tiyatro salonları hiç boş kalmıyor. Kazan geçmişte olduğu gibi bugün de kültür kenti olma özelliğini sürdürüyor.